Translate

Esenyurt Jeolojisi Ödevi

Öğrencinin İmzası
Esenyurt Bölgesinin Jeolojisi

Önsöz

       




        Bu ödevimizde istanbul’un bölgelerinin jeolojisi hakkında güzel bilgiler edindik.Seçilen her bölgeyi ayrı ayrı ele alarak bölgenin jeolojisi hakkında çeşitli araştırmalar yaptık.Ödevdeki yerimiz istanbul’un yeni yerleşim yerlerinden olan Esenyurt bölgesiydi.Esenyurt’u zemin bakımından incelediğimiz zaman 19 mayıs bulvarında bulunan yer altı köprüsü şantiyesine gittik.İncelediğimiz şeyler gerçekten benim jeolojiye olan ufkumu genişletti.Zemin hakkında çok güzel bilgilere sahip oldum.Ondan sonra yapı olarakta Adnan Kahveci Bulvarında bulunan Autopia’yı inceledim taş ve mermer bakımından çeşitli bilgilere sahip oldum.Ödevimin en önemli konusuda Esenyurtta bulunan formasyonlardır.Bu formasyonlar istanbul’un bölge bölge görülen formasyonları araştırılarak bulunmuştur.Ödevi incelediğimiz zaman ilk başta Türkiye jeolojisi,Marmara Jeolojisi,İstanbul Jeolojisi hakkında genel bilgiler verilip Esenyurt Bölgesinin ayrıntılı jeolojik araştırılması yapılmıştır.Birde ödevin son bölümü olan CD’li içerik kısmını izlemenizi tavsiye ederim.Esenyurt Belediyesi tarafından yapılan Sanayi mahallesi bölgesinin jeolojik çalışmaları video’ya alınmıştır.İyi seyirler dilerim.Umarım ödevden memnun kalırsınız.









http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/d/d0/Compact_disc.svg/2000px-Compact_disc.svg.pngCD’li içeriktir.



https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMP_1ebqfb20l7gVK-6MGnH20ei_wFjeRDJ78JB18YN_VJHO3R-qZ9tRQ48aPzuY0DDgBAStfr3qoGhlh2UZ9BgsPR6xaEDSysYjSQHah1xH7h68S16VVcmajyFSUv_HwuW4sB9Q4c0HA/s1600/dikkat-kirilabilir.png




İçerik
1.1 Türkiye’nin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler..........................................4
1.2 Marmara Bölgesinin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler............................6
1.3 İstanbul İlinin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler......................................7
1.4 Esenyurt Bölgesinin Jeolojisi..................................................................11
2.A Esenyurtta Görülen Formasyonlar........................................................13
2.1 Çukurçeşme Formasyonu......................................................................13
2.2 Güngören Formasyonu........................................................................15
2.3 Bakırköy Formasyonu..........................................................................16
2.4 Koyunbaba Formasyonu......................................................................17
2.5 Danişmen Formasyonu........................................................................18
2.6 İstanbul Formasyonu...........................................................................19
2.7 Çekmece Formasyonu.........................................................................21
3.1 Esenyurtun Zemin Profili......................................................................22
3.2 Sıvılaşma ve Yanal Yayılma Analizi ve Değerlendirmesi........................23
3.3 Depremsellik Ve Deprem Durumu.......................................................23
3.4 Esenyurt Bölgesinin Genel Jeolojik Mühendisliği Problemleri...............24
3.5 Esenyurt’un Saha Alanının İncelenmesi................................................25
4.1 Çukurçeşme Formasyonunun Yol Açtığı Problemler.............................34
4.2 Güngören Formasyonunun Yol Açtığı Problemler...............................34
4.3 Bakırköy Formasyonunun Yol Açtığı Problemler.................................34
5.1 Esenyurtta Yapı İncelemesi..................................................................35
5.2 Yapıya ait fotograflar.........................................................................37
Sonuçlar...................................................................................................49Teşekkür..................................................................................................50
http://zma.com.tr/wp-content/uploads/2013/06/turkiye-jeoloji-haritasi-470x200.jpg1.1 Türkiye’nin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler
         Türkiye, Alpin kıvrım kuşağı içindedir ve bu kuşağın genel nitelikleri yanında, kendine has bir takım jeolojik özellikleri de içermektedir.
        İklim şartları ve bitki örtüsünün de etkilediği bu özelliklerin başında, Anadolu kara parçasının coğrafî-jeolojik konumu gelmektedir. Kuzeyde Avrasya (Avrupa-Asya) ve güneyde Afrika (Arabistan) kıtaları arasında bulunan ülkemizin jeolojisi, bu iki eski kıtanın sürekli hareketlerine ve bu kıtalar arasında yer almış olan Eski ve Yeni Tetis denizinin (zaman zaman okyanusunun) jeotektonik evrimine bağlı olarak gelişmiştir.
Bu nedenle ülkemiz, Alpin sıradağların, özellikle Tetis kuşağının, jeolojik-tektonik gelişmesinde etken olan levha hareketlerinin ayrıntılı olarak incelenebileceği, bu hareketlerin tarihsel evriminin kesinlikle açıklığa kavuşturulabileceği, başka bir deyişle, jeotektonik olayların sağlam verilere dayalı olarak yorumlanabileceği bir bölge durumundadır.
        Türkiye’yi de içerisine alan Alpin sıradağlar bölgesinde, Kuaterner dışında kalan tüm stratigrafik seriler, Paleozoik, Mesozoik ve Tersiyer yaşlı formasyonlar, son 70-80 milyon yıl boyunca çeşitli orojenik evreler geçirmiş, dolayısıyla birkaç kez kıvrılmış, kırılmış, ileri derecede deforme olmuştur (Ketin, 1983).
        Türkiye’nin tektonik ana bölümleri şöyledir:
1- Kuzey Anadolu kıvrımları,
2- Güney Anadolu kıvrımları,
3- Ara masifler,
4- Ara kıvrımlar,
5- Kenar kıvrımları ve ön çukurluk,
6- Önemli yeşil kayaç alanları,
7- İçinde yeşil kayaçların fazla bulunduğu kıvrım kesimleri.
        Büyük orojenez devreleri için çok fazla kayaç çeşitleri ve fasiyes değişmeleri, orojenez devreleri arasındaki sakin zamanlar için devamlı ve türdeş stragrafik formasyonlar karakteristiktir (İlhan, 1976).
        Görülüyor ki Türkiye’de, her jeolojik zamanda kabuk tabakası yer hareketleri ile değişime uğramıştır. Dağ oluşum hareketleri ile yükselen sahalar akarsularla sürekli olarak aşınmış ve buralardan taşınan materyaller çukur sahalarda, göllerde ve denizlerde birikmiştir. Birikmenin olduğu jeolojik devirde, o jeolojik devre ait araziler oluşmuştur.
        Ülkemizde Birinci Jeolojik Zaman (Paleozoik) ‘da oluşmuş metamorfik ve tortul araziler bulunmaktadır. Bunlar, Trakya’daki Yıldız (Istranca) Dağları’nda, Güneydoğu Toroslar’da ve Batı Anadolu’daki Menderes masifinde yer alır. Bol yağışlı ve sıcak olan 1. Jeolojik Zaman’ın son devrinde (Karbonifer) gür ormanlar yetişmiş ve bitki kalıntılarının göllerde birikmesi ile Zonguldak civarında taş kömürü yatakları oluşmuştur.
        İkinci Jeolojik Zamanda (Mezozoik) Türkiye’nin büyük bir bölümünde, özellikle Anadolu’nun kuzey ve güney kesimlerinde Tetis Denizi yer almaktaydı. Akarsuların taşıdığı killi ve kireçli materyaller bu denizde birikmiş ve deniz tabanında mağmadan gelen lavlar yayılmıştır. Daha sonraki yer hareketleri ile bu birikintiler kıvrılarak Kuzey Anadolu ve Toros dağ kuşaklarını oluşturmuştur. Kuzey Anadolu’daki denizin sığ yerlerinde ise, kumlu ve kireçli malzemelerin birikmesi sonucunda Samsun ile Zonguldak arasında kumlu ve kireçli tabakalar, doğu kesiminde ise tortullarla birlikte, volkanik kökenli oluşumlar yer almıştır.
        Üçüncü Jeolojik Zamanın (Tersiyer) başında Anadolu’nun büyük bir bölümü kara haline gelmiştir. Denizler Kuzey Anadolu, Trakya ve Toros dağ kuşaklarının alçak kısımlarında yer almıştır. Bu zamanın başlarında Anadolu’ya sıcak ve kurak bir iklim hakim olmuş ve Ankara-Çankırı-Sivas arası ile Kuzey Anadolu’daki kapalı havzalarda buharlaşma sonucu tuzlu ve jipsli tortullar meydana gelmiştir. Bu zamanın ortalarına doğru ise, Alp dağ oluşum hareketleri ile Kuzey Anadolu ve Toros dağları oluşmuştur. Üçüncü Jeolojik Zamanın sonlarına doğru Anadolu’nun iç kesimlerinde çökme olmuş ve çukur alanlar göllerle kaplanmıştır. Döneme sıcak ve yağışlı bir iklimin hakimiyeti sonucunda gür ormanlar yetişmiş ve bu dönemde göllerde biriken organik maddelerden Soma, Aydın, Yatağan, Elbistan ve Beypazarı linyit yatakları oluşmuştur. Güneydoğu Anadolu’da biriken tortullar ve organik maddeler de daha sonra meydana gelen yer hareketleri ile sıkışarak Adıyaman ve Siirt dolaylarında petrol yatakları meydana gelmiştir.
        Dördüncü Jeolojik Zamanda (Kuaterner) Türkiye aşağı yukarı bugünkü görünümünü almıştır. Bu zamanın başlarında göllerle kaplı olan Ege Denizi’nin bulunduğu saha bloklar halinde çöküntüye uğrayarak, Ege Denizi oluşmuş ve günümüze göre sıcak ve nemli olan iklim nedeni ile deniz seviyeleri yükselmiştir. Yaklaşık 20.000 yıl önce iklimde ortaya çıkan değişiklikler soğuk ve yağışsız bir dönem ve buzul devri başlamıştır. Anadolu’nun yüksek kesimleri buzlarla kaplanmış ve deniz seviyeleri çok düşmüştür. Sekiz bin yıl önce günümüz iklim koşulları oluşunca, deniz seviyeleri yükselmiş ve Akdeniz suları Ege üzerinden Karadeniz’e ulaşmıştır. Bu devirde meydana gelen volkanik olaylardan ötürü Ağrı, Süphan, Nemrut ve Erciyes dağları oluşmuştur.
1.2 Marmara Bölgesinin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler
http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/jed/images/harita_basimi/1_500_olcekli_haritalar/istanbul_b.jpg
        Trakya’da Tekirdağ ve Gelibolu Yarımadası’ nda çoğunlukla kireçtaşı, kumtaşı, fliş ve marn gibi tortul kayaçlar bulunmaktadır. Edirne’de çeşitli tortul kayaçlar, Istrancalar’da metamorfikler ve Kırklareli’de kireçtaşı hakimdir. Trakya’da genellikle Üçüncü Zamana ait çakıllı, kumlu ve killi depozitler, marn, fliş, kireçtaşı, konglomera, kumtaşı, şeyl ve kil gibi tortul kayaçlar yaygındır. Meriç ve Ergene ile bunların kolları boyunca uzanan şeritler halinde ve Trakya’nın batı ve güneybatısında eski göl yataklarında taze alüvyonlar da vardır. İstanbul ve Kocaeli’nde çoğunlukla kireçtaşı, kumtaşı, fliş ve marn gibi tortul kayaçlar yer almaktadır. İzmit Körfezi ile İznik Gölü arasında ise anakaya her üç cinstendir. İznik Gölü çevresinde fliş, marn ve konglomera bulunmaktadır. Güney Marmara ve adalarda çoğunlukla volkanik tüf, aglomera, andezit, granit, granodiorit ve diorit gibi püskürük veya mermer, kristalleşmiş kireçtaşı, şist, gnays, grovak ve fillat gibi metamorfik ve kireçtaşı, marn, dolomit, fliş, kumtaşı, konglomera, kil, kum ve çakıl gibi tortul kayaçlar yer almaktadır.

1.3 İstanbul İlinin Jeolojisi Hakkında Genel Bilgiler
İstanbul ili ve yakın çevresinde iki büyük kaytopluluğu yüzeyler. Tektonik olayla yayana gelmiş bu iki topluluktametamorfizma göstereistif Istranca Birliği, metamorfizma göstermeyeistif ise İstanbul Birliği adları ile anılır.
Trakya yarımadasının kuzeyinde, özellikle Tekirdağ-Edirne arasında geniş alanlar kaplayan, şist, kuvarsit ve magmatikler içeren Istranca Birliğine ait metamorfitlerin küçük bir bölümü İstanbul i sınırları  içine  girer. Çatalca ilçesini batı  ve  kuzey kesimlerinde söz konusu metamorfiistife ait, Tekedere GurubuKızılağaç Metagraniti, Şermat Kuvarsiti ve Mahya şisti adlarıyla bilinen birimler yüzeylenir.
İstanbul Birliği, boğazın her iki yakasında ve Kocaeli yarımadasında geniş alanlar kaplayaPaleozoyive Mesozoyik yaşta metamorfizma göstermeyen kaya birimlerini içerir. Akarsu ve lagün ortamlarını temsil eden AltOrdovisiyeyaşta karasal çökeller (Kocatöngel Formasyonu ve Kurtköy Formasyonu) metropolitan ala ve yakın dolayında İstnabul Birliğinin yüzeyçıkan en yaşlı kaya birimlerini oltururlar. Erken Ordovisiyende karahalinde ki lge, Ordovisiyeyaşlı Aydos Formasyonunun kuvarsitleriyltemsil edile bi transgresyonla başlar ve Silüriyen Devoniyende giderek derinleşen, tektonik bakımdan duraylı bir denizle kaplanır. Bu rte yaşdangence doğru, miltaşı-kumtaşı ile temsil edilen Yayalar Formasyon(Alt Ordovisiyen), şelf tipi karbonat çökelimini yansıtaPelitli Formasyon (Alt Ordovisiyen-Silüriyen), düşük enerjili ık şelf orta temsil eden, bolmakrofosilli, seyrek kireçtaşı ara katkılı mikalı şeylleri kapsayan Kartal Formasyon (Alt-Orta Devoniyen) ve açık şelf-yamaç orta temsil eden yumrulu kireçtaşlarının yoğun olduğu Denizli Köyü Formasyon(Üst Devoniyen-Alt Karboniferçökelir. Denizli Köyü Formasyonu içinde ara düzeyle halinde  ye ala ve  e üst  kesiminde  kılavuz  bi zey  olara izlenebile Alt Karbonife yaşt silisl çökelle (Baltalimanı   Üyesi), söz konusu  denizel havzanıyakınlarında, yoğun silis getirimine neden olan bir volkanik etkinliği düşündürür. Erken Karbonifer’de filiş türü kumtaşı-şeyl ardışığı (Trakya Formasyonu ile temsil ediletürbiditiakıntıların geliştiğiduraysız ortam koşulları egemen olur. Karbonifer-Permiyen aralığında etkin olatektonik hareketlere bağlı olarak, Sancaktepe Graniti   (Permiyen il temsi edilemagmatik sokulumlar gelişir ve yeniden kara halini ar. Bunabağlı olarak Permiyen(?)  Erken Triyas yaşlı karasal istifler (Kapaklı Formasyonu çökelir. Orta-Geç Triya aralığında bölge sırasıyla  gelgit arası çökeller (Demircile Formasyonu),   şelf karbonatları (BallıkayaFormasyonu) ve yamaç çökeller(TepeköFormasyonu ve Bakırkıran   Formasyonu)   il temsi edilen ve  giderek derinleşen transgressif bir denizlyeniden kaplanırBölgedJura – ErkeKretase aralığında olmuş kaya birimine rastlanmaşr. Geç Kretase, andezitik volkanit ve filiş türü kırıntılılardan olan volkano- tortul istifleri kapsayan Sarıyer Formasyon ve Yemliçay Formasyon ile temsil edilmiştir. Üst Kretase yaşlı Çavuşbaşı Granodiyoriti’nin Tetis Okyanusunun kapanma recindetkin olm adayayı volkanizma ile ilişkili derinlik kaya olduğu düşünülmektedir.
       Eosende Anadolunun büyük lümünü etkisi altına alan kompresif hareketler, İstanbul yöresini de kapsayaMarmara havzasında yoğun kıvrımlanma ve faylanmalara neden olmuştur. Paleozoyik ve Mesozoyik yaşta kayabirimlerinin Üst Kretas- Erken Eosen yaşta istiflere bindirmesine neden olan ve lgeyi kuzeyden yaklaşık D-B doğrultusunda kateden Sarıyer-Şile Fayın bu hareketlere bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Şile bölgesindegörülen ve Alt - Orta Eosen yaşlı Şile Formasyonunun şeylleri içinde görülen olistostromların bu hareketlerin doğurduğu duraysız ortam koşullarına bağlı olarak geliştiğanlaşılmaktadır.
       Ort Eosend(Lütesiyen) bölge, yeni bitransgresyona uğraş ve Orta Eosen-Erken Oligosen arağında Çatalca ve Şile bölgeleri kıyılarında kumsal ve resifleriçökeldiği bir denizle kaplanır. Orta-Geç OligosendeTrakya havzasının tününü etkileyen tektonik hareketlere bağlı olarak, bölge yeniden yükselerek günümüze değin ren bir karalaşma recine girer ve özellikle Geç Oligosen–Geç Miyosen aralığı temsil eden akarsubirikintileri (raç  Formasyonu ÇukurçeşmFormasyonuile lagün ve göl çökelleri (Danme Formasyon ve ÇekmecFormasyonu) gelişir. Kabaca K-G doğrultulu sıkışmaya neden olan bu hareketlere bağlı olarak KB-GD veKD-G eksen gidişli makaslama fay ve eklem sistemleri yoğun olarak gelişmiştirBu makaslama kırıkları boyunca gelişen zayıfk zonları, İstanbul ve Çanakkale boğazları ile bölgenin büyük akarsu vadilerinin ve Haliç’in morfolojikgelişimini denetlemiş ve KB-GD ve KD-GB doğrultularıyluyumlzikzaklı geometri kazanmalarına neden olmtur. Olturdukları zayıfk zonlarıyla morfolojiye güzel yansımış olan bu makaslama kırıklarının, günümüzde aktifolabileceklerini gösteren öteleme, bası sırtı vb, herhangi bir saha verisi saptanamaş, aksine en azından Üst Miyosen- Pliyosen yaşlı karasal birikintiletarafından örtülü bulundukları izlenmiştir.







1.4 Esenyurt Bölgesinin Jeolojisi
            Esenyurt jeolojik yapısı incelendiğinde, en altta Gürpınar Formasyonu olarak adlandırılan yer yer kil taşı-silttaşı-çamur taşı ardalanmalı killi silt ve siltli killerden oluşan Üst Oligosen yaşlı birimi olduğu görülür. Bu litolojik birimin üzerinde sırasıyla; kaba çakıl ve kumdan oluşan Çukurçeşme Formasyonu, yeşil    renkli killerden oluşan Göngören Formasyonu ve en üstte de genel olarak topografyanın düz olduğu yüksek kesimlerde gözlenen bol mactra fosil kavkı  izli, kil ara seviyeli killi kireçtaşlarından oluşan Bakırköy Formasyonu bulunmaktadır. Ayrıca; dere yataklarında alüvyon yayılımı, değişik bölgelerde güncel dolgu malzemeleri ve heyelan karmaşığı izlenmektedir.EsenyurtBölgesinde, 17 Ağustos 1999 depremi sonrası Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yayınlanan 15 Ekim 1999 tarih ve 10 sayılı genelge doğrultusunda imar planlarının revizyonuna esas olacak jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütleri yapılmıştır. Bu çalışma ile mevcut ve gelecekte yapılacak yapıları inşaat esnasında ve sonrasında etkileyebilecek zemin koşullarının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.  

2.A Esenyurtta Görülen Formasyonlar
2.1 Çukurçeşme Formasyonu( Çf )
            Gri, grimsi beyaz, kirli beyaz, omurgalı fosilli kum ve çakıllardan oluşur. Kum içinde yeşil, kahverengi renkli kili mercek seviyeleriyle marn seviyeleri olağandır.
         Çukurçeşme formasyonu, Arıç (1955) tarafından ; Edirnekapı civarındaki mezarlıklar, Paşaçeşme, Çukurçeşme, Küçükköy, Atışalanı, Sağmalcılar, Güngören'in kuzeyindeki Üçüzlü çeşme, Bağcılar batısı, Değirmentepe'nin kuzeyi, Mahmutbey civarları, Küçükçekmece, Hakalının doğu ve batı tarafları ile Halkalı-İkitelli arasındaki sırtlarda, Ambarlı, Esenyurt, Firüzköy yamaçlarında; Yakuplar-Kavaklı-Gürpınar-Kıraç-Çakmaklı köylerinin bulunduğu yamaçlarda, Hoşdere ile çakmaklı kuzeyindeki sırtlarda yüzeyler.
         Ayrıca Kemerburgaz-Kilyos arasında da yaygın yüzlekleri bulunur. En yaygın ve sürekli izlendiği alan ise Silivri kuzeyinde Çerkezköy- Danamandra-İhsaniye-Fener-Sinekli- Yolçatı köyleri çevresidir.
         Birim blok, çakıl ve kumdan oluşur. Bu litolojiler birbiriyle aşınmalı yüzeylerle ilişkili mercekler şeklinde ve büyük ölçekli düzlemsel yada tekne tipi çapraz tabakalıdır. Bazı merceklerin en üst kesimlerinde ince kil tabakaları bulunmaktadır. Karasal örgülü akarsu ortamında çökelmiş, bu kesimde maksimum tane boyu 35 cm.i bulan çakıltaşları yer alır. Bu örgülü akarsu fasiyesinin kalınlığı ortalama 35-40 m. civarındadır. Fakat yersel olarak büyük faklılıklar gözlenir.
         Bu fasiyesin üstünde devresel gelişmiş bir diğer akarsu fasiyesi daha mevcuttur. Devreler menderesli akarsularda izlendiği gibi alt yüzleri aşınmalı ve kanallı yaygın olarak büyük ölçekli düzlemsel çapraz tabakalı kum matriksli çakıl ve bloklarla başlar. Çapraz tabakalanmanın yukarı doğru ölçeği küçülür. Litolojide çakıllı kum halini alır. En üst kesimde mikro çapraz laminalı ince kumlar izlenir. Tane boyunun giderek incelmesi ile kızılımsı kahverenkli çamurlara geçilir. Bu şekilde bir çok devre birbiri üzerinde görülür. Formasyonun en üst kesiminde mikro çapraz ve paralel laminalı silt ve killer egemendir. Kumlar genellikle mercekseldir. Daha yukarı doğru killerin egemen olmasıyla Güngören formasyonuna geçilir.
         Genelde sarı, yer yer ince taneli olup gri, beyaz, kirli beyaz renkli, alt seviyelere doğru tane irileşmesi gösteren ve çakıllı seviyelere değişen çoğunlukla kuvars, kuvarsit, jasp, grovak, kili şist ayrışmış andezit çakılları ile sürüklenmiş ve kısmen cilalanmış kemik parçalı, çakıllı seviyelerde çapraz tabaklanması daha belirgin genelde çapraz tabakalı kumlardan oluşur. Çukurçeşmede üst seviyesi 30 cm.e varan kuvars, grovakve killi şist çakıllı sarı, kırmızımsı bazı yerleri morumsu renkli kumlardan oluşur. Kumlar ince kil ve marn bantlı veya mercekli olup tebeşir ve kil topaklıdır.. Küçükköy de Çukurçeşme de bol omurga fosillidir.
         Sarı, beyaz renkli, tutturulmamış veya az tutturulmuş, genelde tabakasız, yer yer çapraz tabakalı, diş ve kemikli, ince-orta taneli orta ve iyi boylanmalı kumlar, yer yer silt vekil bantlıdır. Pelcypod, gastropod, bitki fosilleriyle yer yer silisleşmiş ağaçlıdır. Bazı yerler bol mikalıdır. Sıkı ve çok sıkı zemin özelliğindedir. Büyükçekmece'den Küçükçekmece'ye doğru çapı küçülür. Çakıllı seviyeleri kırmızımsı, kahverenkli olup tane çapları 1-10 cm arasındadır. Kum içerisinde çakıl çepleri de olağandır. Az köşeli az yuvarlak olan taneler süt beyaz, kırmızı, yeşilimsi ve kahverenklidir. Çakıllar kuvars kuvarsit, opal, kalsedon, mikalı kumtaşı andezit, trakit, arkoz mikaşisttir. Birimin kalınlığı kuzeyden güneye doğru artmaktadır. Birimde tane boyu da kuzeye doğru büyür.
         Çukurçeşme formasyonu; Gürpınar ve Soğucak formasyonları üzerine düşük açılı, Trakya Trakya Formasyonu üzerine ise açılı uyumsuzlukla gelir. Üzerine gelen Güngören formasyonu ile yanal ve düşey geçişlidir. Kalınlığı paleotopografyaya göre değişir. Arıç (1955), en fazla kalınlığın 40-50 m.yi, bulduğunu, bazen de 2-3 m. kadar inceldiğin,i belirtir. Birimin kalınlığı kuzeyden güneye doğru artmaktadır. Genelde ortalama kalınlık 15-20 m. dir.Çukurçeşme formasyonu içinde genellikle omurgalı kemik ve dişleriyle balıklara ait omurlar az miktarda da unio iç kalıpları bulunur. Derlenen başlıca fosiller şunlardır; Gruphaea gryphoides Schlotheim ve Ostrea sp.ye göre Miyosen- Alt Pliyosen'e ait denizel çökeller (Kaya,1971), Ülkümen ve Dğl.(1993) de ise denizel Orta Miyosen olarak gösterilmiştir. Çukurçaşme formasyonu göl ortamına gelen akarsu ve delta ortamı ürünlerinden oluşmuştur. Dereceli olarak göl ortamına geçmektedir.
         Sayar (1976) Çukurçeşme, bazı çalışmalarda Çukurçeşme üyesi, veya Formasyonu ile İkitelli Formasyonu adı da kullanılmıştır. Ayrıca; Çukurçeşme Formasyonu, Trakya havzasındaki eşdeğeri Ergene Grubunun Kurtdere formasyonu veya Çorlu formasyonunun eşdeğeridir (Yurtsever, 1996).
         Kaya (1971) birimi şöyle tanımlamıştır; "lidit, rekristalize radyolarya kavkıları, spikül, ince kıyılmış bitkisel kalıntılar ve mikrokristalin kuvarstan yapılmıştır. Ayrışmış yüzeylerde laminalanma belirgindir. Lidit çökelme birimleri içinde veya arasında daha koyu, organik maddece zengin, yüzeyde beyaz ayrışma renkli, yassı ince mercekler yer alır. Fosfatlı açık gri ile beyaz renkte ayrışan, küresel, diyajenetik orijinli siyah çört nodülleri birim için ayırtmandır. Genel olarak çekirdeklerinde bir fosil (gastrapod, lamellibranş, orthoceras) bulunan nodüller, çevreleyen lidit tabakalarına göre çok iyi korunmuş, radyolarya kavkı ve kalıntılarını kapsar. Çörtler, fosfatça yerel zenginlik gösterir. Silisli şeyller; açık gri ayrışma renklidir. Şeyllerde genellikle tabakalanmaya paralel açık renkli çört mercekleri ve az miktarda bitkisel materyal bulunur. Silisli şeyller lidit seviyeleri ile değişik ölçekte ara tabakalanma gösterir.
         Baltalimanı formasyonunda yoğun izlenen kayma kıvrımları bu birimin eğimli bir yüzey üzerinde ve olasılıkla karbonat duyarlılık sınırını (yaklaşık 4 000 m) altındaki düzlüklerde çökeldiğini vurgulamaktadır. Çok uzun mesafelerde değişmeden izlenen ince paralel laminasyon çökelme ortamı enerjinin son derece düşük olduğunu belgelemektedir. Fosfat yumruları çökelmenin son derece yavaş geliştiğini ve deniz tabanının zaman zaman çökelmezlik yüzeyi haline dönüştüğünü ve bu yüzey üzerinde yumrular şeklinde fosfat gelişimini belgeler. "
         Formasyonun yaygın olarak kayma kıvrımlanması, çökelmeyi hemen izleyen evrede olasılıkla kara bölgesini de kapsayan şiddetli sismik aktivite ile okyanusun kapanma evresinin başladığını ifade eder.

2.2 Güngören Formasyonu( Gnf )
            Genellikle yeşil-mavi renkli üst seviyelerinde kirli beyaz renkli maktralı kireçtaşı ara seviyeli, kum cepli kil ve marnlardan oluşur.
         Güngören Formasyonu, Yedikule Kazlıçeşme Osmaniye, Rami, Atışalanı-Esenler arası ve Güngören doğusunda görülür (Arıç, 1955). Ayrıca Şirinevler-Yenibosna-Kocasinan-Mahmutey sırtının doğu ve batı yamaçlarında Şenlikköy-Sefaköy-Halkalı sırtının doğu ve batı yamaçlarında yüzeyler.
         Sarımsı esmer-yeşil renkli kil, beyaz renkli marnlar ile bunlar arasında ince düzensiz tabakalı maktralı kalker, beyaz tebeşirimsi kalker seviyelerinden oluşur. Killer içinde marnlı kalker topakları vardır. Killer içinde ayrıca bitki sap ve yaprak izleri, silt ve kum mercekleri gözlenir. Killi kireçtaşı-kil ardalanımı Bakırköy kireçtaşına geçişte çoğalır. Killer ince tabakalı olup laminalıdır. Ayrıca içlerinde kum mercekleri bulunur. Yüzeye yakın yerlerde organik madde zenginleşmesiyle kahverengiye dönüşmektedir.
         Güngören formasyonu ayırtlandığı kesimlerde altına gelen Çukurçeşme formasyonu ve üstüne gelen Bakırköy formasyonuyla dereceli geçişlidir.
         Güngören formasyonunun en fazla 30 m kalınlığı bulunmaktadır. Güngören formasyonu ayırtlandığı kesimlerde altına gelen Çukurçeşme formasyonu ve üstüne gelen Bakırköy formasyonuyla dereceli geçişlidir. Güngören formasyonunun en fazla 30 m kalınlığı bulunmaktadır. Arıç (1955) çallışmasında Güngören formasyonu içinde bulduğu maktra, Helix, omurgalı diş ve omurları göre Sarmasiyen yaşını vermiştir.Güngören formasyonu, karadan kaba malzemenin kıt olarak geldiği, ince-çok ince terrijen malzemenin geldiği göl ortamında çökelmiştir. Bazı çalışmalarda bu formasyon,Süleymaniye formasyonu olarak adlandırılmıştır. Ayrıca Trakya'daki eşdeğeri Ergene grubunun Çelebi formasyonu olarak belirtilmiştir (Yurtsever, 1996).




2.3 Bakırköy Formasyonu ( Baf )
            Beyaz, kirli beyaz renkli, katman araları yeşil renkli ince katmanlı kil ara seviyeli, alt seviyesi kil-kireçtaşı ardalı mactralı kireçtaşlarından oluşur.
         Arıç (1955) Bakırköy kireçtaşının Topkapı, Zeytinburnu, Merkezefendi, Esenler, Davutpaşa, Değirmentepe, Bağcılar, Güngören, Bahçelievler, Haznedar, Bakırköy, Mahmutbey, Kocasinan, Yenibosna, Halkalı, Sefaköy, Soğuksu, Kanarya, Şenlikköy ve Yeşilköy civarlarında yüzeylendiğini belirtir.
         Ayrıca belirtilen bu alanlar dışında Bakırköy formasyonu Küçükçekmece, ile Büyükçekmece arasındaki sırtlarda; Avcılar, Firüzköy, Esenyurt, Yakuplu, Kavaklı, Gürpınar, Beylikdüzü ve Çakmaklı köylerinde geniş yayılım olarak izlenmektedir. Bakırköy formasyonu, tabaka araları yeşil killi, genelde değişik kalınlıkta beyaz ve kirli beyaz renkli mactralı kireçtaşlarından oluşur. İnce tabakalı mactralı kalkerler arasında Melanopsisli ve Helix'li kalker seviyeleri görülür. Bakırköy formasyonu İstanbul'un tarihsel gelişim çağlarından beri taş gereksinimini karşılamıştır.
         Formasyon tabanda kil ve seyrek kirli beyaz killi kireçtaşı ardalanımı ,ile başlıyan tatlı su fasiyesli; düzensiz tabakalanmalı, beyaz mikritik bir kireçtaşıdır. Aralarda yer yer yeşil ve mavi renkli killi ve marnlı düzeyler bulunur. Kireçtaşı yer yer oolitik ve teberişimsidir. İnceden kalına doğru değişen tabakalı boşluklu ve bol kırıklıdır. Bol bol fosil iç kalıplıdır.
         Bakırköy formasyonunun alt dokanağı, ayırtlandığı kesimlerde Güngören formasyonu ile yanal ve düşey geçişlidir. Genelde 25-30 m kalınlık göstren Bakırköy formasyonun kuzeye doğru kalınlığı azalır. Bu kalınlık 10-15 m ye kadar düşer.
Bakırköy formasyonu, Arıç (1955) bulduğu fosillere göre Sarmasiyen (Üst Miyosen) yaşını vermiştir. Çok bol miktarda mactra, daha az olmakla birlikte Melanopsis, Helix, Unio, Theodoxus fosilleri yer alır. Tatlı su göl ortamında çökelmiştir.
         Bakırköy formasyonu'na Arıç (1955) Mactralı kireçtaşları, Pamir ve Sayar (1933) Melanopsisi ve Mactralı kireçtaşı bantları, Ternek (1987) mactralı kireçtaşları, diğer çalışmalarda Bakırköy kireçtaşı adı verilmiştir.
         Baltalimanı formasyonuna ait mikro fauna Rumelihisar'ından ve Dr Haas tarafından derlenen numunelere göre; trilobit, ve posidonomyadır. Ayrıca araştırıcı Crythosybolinaeden, Liobole sp, ye göre bu birimin yaşını Alt Karbonifer olarak belirtir.

    


2.4 Koyunbaba Formasyonu (Tk)
          Istranca metamorfitleriyle kuzeyden sınırlanan, Kuzey Ergene Havzası olarak da bilinen (Keskin, 1974) Trakya havzasının kuzey kesiminde, Senozoyik denizel çökellerin transgressif taban düzeyini oluşturan kırıntılılar (Şekil 25), başlangıçta Krausert veMalal, (1957: Siyako ve diğ.,1989 den) tarafından Koyunbaba Üyesi adıyla incelenmiştir. Kemper (1961) haritasında  Keşan Formasyonu’nun Alt  Kırıntılı  (Lower Clastic) Üyesi adıyla incelediği istifi Taban Selintisi (Basement Wash) ve Tabakalı Taban İstifi (BeddedBase Sequence) olarak ikiye ayırır. Keskin (1966) istifi, önce İslambeyli Formasyonu olarak adlandırmış, daha sonraki yayınında (Keskin,1974), aynı birim için “Koyunbaba Formasyonu” adını kullanmıştır. Bölgede çalışan MTA jeologları tarafından (Yurtsever,1996; Umut ve diğ., 1983 ve 1984; Yıldırım ve Savaşkan, 2003), aynı birim için İslambeyli Formasyonu adı kullanılmıştır. T.S.K (2003) Koyunbaba Formasyonu adını benimsemiştir.Genellikle Bahçeşehir taraflarında görülmektedir.
Şekil 25. Soğucak Kireçtaşı, Ceylan Formasyonu ve Koyunbaba Formasyonu’nun yüzeyleme haritası.



Şekil 26. Koyunbaba Formasyonu’nun kızıl renkli kum ve çakılı düzeyinden görüntü. Şevin üst bölümünde açığa çıkan Soğucak Formasyonu’nun kireçtaşı-killi kireçtaşı katmanları (mavimsi külrengi ve boz renkli düzey) tarafından uyumlu üstlenmiştir; Yalıköy-Mağaratepe kıyı kesimi.

2.5 Danişmen Formasyonu (Td)
        Tanım ve ad. Trakya havzasında regressif delta sistemi içinde yer aldığı düşünülen taşkın ovası, göl ve bataklık çökelleri geniş alanlar kaplar. Bu çökeller başlıca, Yenimuhacir Formasyonu (Holmes, 1961), Yenimuhacir Gurubu kapsamında ya da tek başına Danişmen Formasyonu (Boer, 1954, Beer ve Wright, 1960; Ünal, 1967; Kasar ve diğerleri, 1983; Umut ve diğ., 1984, Duman ve diğ., 2004,) Danişmen Şeyili (Ünal, 1967) gibi çeşitli adlar altında incelenmiştir. T.S.K.(2003) söz konusu çökelleri Mezardere, Osmancık, Çakıl ve Danişmen formasyonları  adlarıyla Yenimuhacir  Gurubu adı  altında toplamıştır.  Özgül (2005) İstanbul il sınırları içinde Büyükçekmece gölü-Çatalca hattının batısında geniş alan kaplayan (Şekil 30) Oligosen-Erken Miyosen yaşta, biribileriyle girik çökellerin bütününü, adlamada öncelik kuralını da gözeterek, Danişmen Formasyonu adı altında toplamıştır.Genelikle Esenyurt’un merkezinde görülmektedir.
 


Şekil 29. Danişmen Formasyonu yüzeylemelerinin yayılım haritası.

2.6 İstanbul Formasyonu (Ti)
         Tanım ve ad. Trakya havzasında Geç Oligosen-(?) Erken Miyosen sıkışma hareketleri sonunda gelişen karalaşma ve peneplenleşme sürecinde biriken çakıl, kum, mil vb. akarsu birikintileri, İstanbul il alanı ve yakın dolayında geniş alanlar kaplar. Sözkonusu birikintilerin İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarındaki yüzeylemeleri, günümüze değin, biribirinden bağımsız olarak düşünülmüş ve farklı adlarla adlandırılmıştır. Bu yüzden İstanbul Boğazı, İstanbul’un 1/25 000 ve daha küçük ölçekli haritalarında, Neojen öncesinde var olan ve İstanbul’un iki yakasını biribirinden ayıran önemli bir yapısal ya da morfolojik unsurmuş gibi yanıltıcı bir görünüm kazanmıştır.

Şekil 30. İstanbul Formasyonu yüzeylemelerinin yayılımını gösteren harita.
2.7 Çekmece Formasyonu (Tç)

         Tanım ve ad. Çekmece gölleri dolaylarındaki Neojen çökelleri ilk kez H. N. Pamir ve A. M. Sayar (Ahmet Malik ve Hamit Nafiz, 1933) tarafından “Çekmece Serisi” adıyla incelenmiştir. Arıç (1955), istifi alttan üste doğru, “Congeria’lı kalker ve greler”, “Kemikli kum ve çakıllar”, “Kil ve Marnlar” ve “Mactra’lı kalkerler” başlıkları altında tanımlamıştır. Aynı araştırıcı sonraları istifi “Çekmece Gurubu” kapsamında olmak üzere, “Çukurçeşme Formasyonu” “Güngören Formasyonu”, “Bakırköy Kireçtaşı” olmak üzere üç formasyona ayırtlamış (Sayar, 1976); daha sonra bu birimlerin derecelerini birer kademe düşürerek “Çekmece Formasyonu” ve bu formasyona ait Çukurçeşme, Güngören ve Bakırköy Kireçtaşı üyeleri olarak adlandırmıştır (Sayar, 1989 a); aynı adlama Özgül (2005) tarafından da kullanılmıştır.
.

(Çekmece Formasyonu yüzeyleme haritası.)

3.1 Esenyurt’un Zemin Profili(Sanayi Mah.)

SK-1 de üstten alta doğru; 0-1,50m arası dolgu, 1,50-6,50m Sarımsı yeşil renkli siltli kil, 6,50-10,50m Koyu mavi renkli siltli kil, 10,50-13,00m, Sarımsı yeşil renkli siltli kil, 13,00- 15,00m Mavi renkli kil birimleri bulunmaktadır.

SK-2 de üstten alta doğru; 0-3,00m arası dolgu, 3,00-7,00m Sarımsı yeşil renkli siltli kil, 7,00-10,50m Koyu mavi renkli siltli kil, 10,50-13,00m, Sarımsı yeşil renkli siltli kil, 13,00- 15,00m Mavi renkli kil birimleri bulunmaktadır.



Sk-1 Kot=99,40                                                    Sk-2 Kot=99,10


1,50m

3,00m
6,50m

7,00


10,50m

13,00m

10,50m

13,00




15,00m

15,00



İnceleme alanında yapılacak yapı Sarımsı yeşil renkli kum ara tabakalı siltli kil birimlerine taşıtılmalıdır.





3.2 Sıvılaşma ve Yanal Yayılma Analizi ve Değerlendirmesi
        Sıvılaşma olayı, suya doygun ince taneli kum ve silt gibi tabakaların, deprem titreşimleri sırasında boşluk suyu basıncı değerinin artması ile efektif yanal gerilmenin sıfır olması sonucu, tabakanın sıvı haline dönüşmesi olarak tanımlanabilir.
        Çevre ve Şehircilik Bakanlığının resmi gazetede yayınlanan 14.07.2007 tarih  ve 26582 sayılı “Deprem bölgelerinde yapılacak binalar Hakkındaki Yönetmeliğine” göre tüm deprem bölgelerinde yeraltı suyunun yüksek olduğu yerlerde (Zemin yüzeyinden itibaren 10 metre derinlikte) ve düşük plastisiteli silt, gevşek kum zonlarında sıvılaşma potansiyelinin incelenmesi gereklidi
(a: yatay ivme; g: yatay ivmeden kaynaklanan makaslama gerilimi; : makaslama yer değiştirmesi) Şekil 1: Kumlu Zeminlerde Sıvılaşma Mekanizması
        Japon Geoteknik Kurumu  tarafından yayınlanan  standartlara göre, bir zemin tabakasında sıvılaşma riskinin incelenmesi için zemin tabakasındaki ince dane (silt+kil)miktarının  %35’den  fazla  olması  ve  plastisite  indisinin  Ip>15  veya  kil  miktarının
        %10’dan  fazla  olması  durumunda  sıvılaşma  potansiyelinin  olmayacağı  kabul  edilmiştir (Şekil:1).
        İnceleme alanında açılan toplam 30m derinliğindeki 2 adet sondaj kuyularında yer altı suyuna rastlanılmamıştır. Arazide yapılan standart penetrasyon SPT deneylerinde değerlerin yüksek olması ve labaratuvara verilen numunelerin değerlerinin yüksek olması , sıvılaşma oluşturacak boyutta ve uniformlukta kum biriminin olmaması göz önüne alındığında inceleme alanında sıvılaşma riski bulunmamaktadır.


3.3 Depremsellik Ve Deprem Durumu
        İnceleme   alanımız   Marmara   denizinden   geçen   Kuzey   Anadolu   Fay   hattının muhtemelen 20 - 25 km kuzeyinde bulunmaktadır.
Bu bölge Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Deprem İşleri Genel Müdürlüğü, Deprem Araştırma Enstitüsünün Belirlediği sınıflamaya göre birinci derece deprem kuşağında yer almaktadır, ama zemin etüdü raporunda yoğunyapılaşma ve yüksek depremsellik riski nedeni ile birinci derece değerlerini kullanmakta yarar vardır.

3.4 Esenyurt Bölgesinin Genel Jeolojik Mühendisliği Problemleri
            Esenyurt jeolojik yapısı incelendiğinde, en altta Gürpınar Formasyonu olarak adlandırılan yer yer kil taşı-silttaşı-çamur taşı ardalanmalı killi silt ve siltli killerden oluşan Üst Oligosen yaşlı birimi olduğu görülür. Bu litolojik birimin üzerinde sırasıyla; kaba çakıl ve kumdan oluşan Çukurçeşme Formasyonu, yeşil renkli killerden oluşan Göngören Formasyonu ve en üstte de genel olarak topografyanın düz olduğu yüksek kesimlerde gözlenen bol mactra fosil kavkı izli, kil ara seviyeli killi kireçtaşlarından oluşan Bakırköy Formasyonu bulunmaktadır. Ayrıca; dere yataklarında alüvyon yayılımı, değişik bölgelerde güncel dolgu malzemeleri ve heyelan karmaşığı izlenmektedir.Esenyurt Bölgesinde, 17 Ağustos 1999 depremi sonrası Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yayınlanan 15 Ekim 1999 tarih ve 10 sayılı genelge doğrultusunda imar planlarının revizyonuna esas olacak jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütleri yapılmıştır. Bu çalışma ile mevcut ve gelecekte yapılacak yapıları inşaat esnasında ve sonrasında etkileyebilecek zemin koşullarının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.
3.5 Esenyurt’un Saha Alanının İncelenmesi
 (Bu resimde sağ tarafta kazıklar üzerine beton duvar yapılıyor.)
 (Yan tarafa dolgu zemin çalışması yapılıyor.)


(Burada toprağın üstüne dolgu malzemesi yapılıyor)
(Burada perde kazıklar çakılmış)



(Burada kepçe betona çarpmış)

(Burada üst kısımda kalan killi zemin alt kısımda kalan ise sert zemindir.Killi zemin alt tarafta yine başlamıştır.)
(kepçenin çarpması)

(Kirişler resimde üst tarafta sıra sıra dizilmiş ana toprak bir yere toplanmıştır.)



4.1 Çukurçeşme Formasyonunun Yol Açtığı Problemler
            Taşıma kapasitesi iyi. Bina yapılabilir. Ama kötü bir huyu var. Yamaç olan bölgelerde su tutuyor ve bu yüzden akışkanlık kazanıyor. Yani heyelan yapıyor. Eğimli bölgelerde tehlikeli. Büyükçekmece ve Küçükçekmece gölleri arasında görülüyor.
4.2 Güngören Formasyonunun Yol Açtığı Problemler
        Depreme karşı zayıf. Yapılaşma için kötü bir zemin. Zemin, 14-15 derecelik bir eğim kazandığında heyelan meydana gelebiliyor.
4.3 Bakırköy Formasyonunun Yol Açtığı Problemler
       İyi zemin olarak kabul ediliyor. Yapılaşmaya müsait ama zeminde lokal sorunlar olabiliyor. Bina sorunlu bölgeye denk gelmişse depreme dayanıklılığı çok azalıyor.




5.1 Esenyurtta Yapı İncelemesi

       http://www.istenhaber.com/media/34g3toz.jpgBu ödevde yapı olarak kıraç namık kemal mahallesinde bulunan Autopia’yı inceledim.Autopia hakkında birkaç genel bilgi vermek gerekirse bu yapı Keleşoğlu ve Gül İnşaat ortaklığınca yapılmıştır.Kullanılan taş çeşitliği fazla değildi.Genel esenyurt haritasına baktığımızda Bakırköy üyesi çekmece formasyonu bir zemine inşaaedildiğini görmüş oluyoruz.
(Esenyurtta bulunan yapının jeoloji haritası )
5.2 Yapıya ait fotograflar
(Zeminin beton olması yapıyı sadeleştirmiştir.Fakat fayans veya granit gibi taş türlerinin zeminde kullanılmasından daha iyi sonuçlar elde edilmiştir.)


(Burda dekorasyon amaçlı çakıltaşı(dolamit) kullanılmıştır.)
(yerlerde boyutu tahminimce 60cmx60cm fayanslar kullanılmıştır.)
(beton renklendirilmiştir.Genelde kapalı otoparklar için yapılan bir çalışmadır.)
(Yerlerde kalebodur kullanılmıştır.)
(Merdivenler afyon beyazı mermerden yapılmıştır.)
(Resimde görülen taş tahminimce yassı çakıl veya açık bej çakıldır.)
(Resimde görülen mermer marmaradır.)

Sonuçlar
Sonuç olarak Esenyurt Bölgesinin jeolojik yapısını incelediğimizde bir bölge içerisinde birden çok formasyon yapılaşmasının olduğunu görüyoruz ve esenyurt’ta çok fazla taş çeşidi olmadığına vardım bunu Esenyurt belediyesinde çalışan Jeoloji Mühendisine sorduğumuz zaman Esenyurtta kiltaşı çıktığını söyledi ve ondan bir örnek aldık.
Esenyurt’un zeminini incelediğimiz zaman resimlerden de anlaşıldığı gibi ince de olsa killi zemin görebiliyoruz buda zemin açısından çokta sağlıklı değildir.Yapılarda da çok fazla taş çeşidi kullanılmamıştır.Özensiz yapılmışlardır.




Teşekkür


logo

NE HİZMETLERİNDEN DOLAYI TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM.

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum :

Yorum Gönder